Tüp bebek tedavilerine başlarken pek çok çiftin ilk denemede kesin gebelik elde etme arzusunda olmaları negatif sonuçlar ortaya çıktığında çiftlerde hayal kırıklıkları yaratabilmektedir. Zaman zaman çiftlerin de tedaviye tam uyumu zaman alabilmektedir. Yeterli sayıda yumurta üreten ve 39 yaşından küçük kadınlarda 3 tedavi siklusu sonrası kümülatif gebelik beklentisi %80 civarındadır. Bir başka deyişle tedaviye başlayan 100 çiftten yaklaşık 80 tanesinin 3 deneme sonrası çocuk sahibi olmaları beklenmektedir. Buna karşılık 39 yaşından büyük kadınlarda özellikle yumurtalık rezervinin azaldığı durumlarda sonuçlar can sıkıcı olabilir ve kümülatif gebelik oranları %10 - %30 arasında değişmektedir.
Bu tedavilerde başarı kumulatif uygulamaların sonucuna bağlı olarak değişmektedir. Ortalama 3 kez bilinen yöntemler ile gebelik elde edilememiş ise bu çiftlerin tekrar baştan ele alınması ya da gebeliği etlileyebilecek ilave ileri düzey incelemelerin de işin içine katılması gerekir.
Peki tüp bebekte başarı oranlarında neden farklılık ortaya çıkar?
Yapılan çalışmaların sonucunda örneğin kötü yumurta elde edilen belli bir grup hastada aynı ekip aynı tedavi protokolleri ile tedaviye devam ettiğinde bi sonraki denemelerde aynı hastalarda daha kaliteli yumurtalar elde edebilmişlerdir. Bunu nedeni aslında yumurtalıkların çalışma dinamiğinde yatar. Yumurtalıklar her ay o ay için kullanılmak üzere yeni yumurta seçerler. Bu yumurtaların kaliteside aydan aya değişiklik gösterebilmektedir. Hastanın şansı o ay seçilen bu yumurtaların kalitesinde yatmaktadır. Siklusa girdiğiniz aydaki yumurtalar 85 gün yani 2.5 ay öncesinden gelmektedir. Eğer yumurta kalitesini arttırmak için herhangi bir destek tedavisi alıyorsanız, bu tedavilerin etkisi altındaki yumurtaları toplamak için en 2.5 ay beklemeniz gereklidir. Diğer yandan rahim iç zar kalınlığının uygunluğu, hasta yaşı, sperm kalitesi gibi çok sayıda değişkenin bir arada olduğu bi durumda elde edilen sonuçların farklılık göstermesi aslında oldukça doğaldır.
Günümüzde kadın infertilitesindeki en önemli problem ileri kadın yaşı ve düşük over rezervidir. En düşük gebelik oranları maalesef bu grup hastalardadır. İleri anne yaşına bağlı doğurganlığın azalmasında en önemli etki teorik olarak ileri yaş kaynaklı anormal embriyoların artışıdır. FISH yöntemiyle yapılan incelemelerde 4o yaş ya da üstü kadınlarda anormal embriyo oranı %39 iken, 20-34 yaş arası kadınlarda bu oran %5 olarak saptanmıştır.Çok yakın zamanda karşılaştırmalı genomik hibridizasyon (CGH) yoluyla kapsamlı kromozom taraması kullanılarak yapılan çalışmada, 30-43 yaşlarındaki infertil kadınlarda anormal(anöploid) embriyo oranı % 51.3, 40 yaş ve üzeri olanlarda ortalama% 57 anöploid embriyo tespit edilmiştir(13).Bu hastalarda gebelik oranlarını arttılması için 5.gün embriyolarda ileri düzey (PGS) genetik incelemeler sonuçları olumlu yönde etkilemektedir.
2013 yılında Birleşik Devletlerde gerçekleştirilen IVF döngüleri arasındaki canlı doğum oranları.
Başarısızlıktaki bir diğer faktör "imlantasyon failure"-diğer adıyla tutunma başarısızlığı- durumudur. Tüp bebek tedavileri sırasında birden çok yumurta geliştirdiğimiz için doğal olarak yumurtalardan salgılan hormonlarda yüksek olmakta bu durum rahim içini fazlaca kalınlaştırmakta tutunmayı sağlayan kimyasalların salınımını bozmaktadır. Bu durum bazı sikluslarda embriyonun tutunmasını bozabilmekte hatta tekrarlayan başarısızlıklarda belki de en önemli nedenlerden biri olabilmektedir.Çünkü rahmin embriyoyu tutma periyodu 24-48 gibi bir sürede açılıp kapanan pencere gibi çalışmaktadır.İmplantasyon başarısızlığının aşılmasında rahim dinlendirme yöntemi ile çok daha iyi sonuçlar alınabilmektedir
Bu engeller nasıl aşılabilir?
Bu engelleri aşmanın tek yolu fizyolojiye-doğala- en yakın tedavi protokollerini seçmemiz gerekir. İşte bu noktada klinisyen farklılıkları başlar. Tedavide en düşük dozlarda ilaç kullanarak çok değil kaliteli yumurta elde etmeli, fizyolojiye en yakın teadviler ile doğal sistemi tedavinin yan etkilerinden korumalı ve sistemi en etkili bir şekilde kullanarak başarı şansını arttırmak durumundayız.
Yumurtalık rezervi düşük kadınlarda -pooling-havuzlama yöntemi ile yumurta ya da embriyo biriktirip, genetik incelemeler ile sağlıklı embriyo seçimi yapıp, rahim içi dinlendirilerek doğala en yakın tedavi metotları ile tekrarlayan başarısızlığı olan kadınlarda gebelik şanslarını arttırmak mümkündür. Bu tedaviler için en önemli iki faktör sabır ve zamandır. Bu şekilde sağlıklı gebelik elde edilen hasta sayısı hiç de az değildir.
Tüp bebek tedavileri başladığı günden bugüne doğala en yakın tedavi şekilleri ile sonuca ulaşmaya çalışmaktadır. Dolasıyla bu tedavilerin hastaya özel bireyselleştirip çaba sarfedilmesi başarıyı arttıracaktır.Unutulmamalıdırki tüp bebek tedavileri %100 başarıyı vadetmez.
Tekrarlayan başarısızlılarda;
1.Önceki başarısız tüp bebek uygulamalarındaki protokoller, elde edilen yumurta sayısı-kalitesi-embriyo kalitesi-transfer edilen embriyo sayısı gibi temel faktörler gözden geçirilmeli ve bi sonraki tedavi için hastaya uygun olabilecek kaliteli yumurta elde etmeye yönelik daha düşük dozda ilaçlar ile protokollerin belirlenmesi
2.Çiftlerin genetik testlerinin yapılması -gebe kalmayı etkileyebilecek sorunlar var ise PGS/PGD gibi embriyo seçiminde genetik metotların kullanılması
3.Histeroskopi ile rahim içinin gözden geçirilmesi-polip-miyom-yapışıklık varsa giderilmesi
4. Rahmin dinlendirilmesi ve dondurulmuş embriyo sikluslarının denenmesi
Sonuç olarak günümüzde tüp bebek tedavileri bireysel- hastaya özeldir. Hastaya uygun tedavi protokolleri-uygulamaları ile gebelik şansınız her zaman arttırılabilir. Her bir tedavi aslında bir şans denemesidir. Klinisyenin yapması gereken sizin şansınızı maksimuma çıkarmak için en uygun tedavileri yapmaktır. Tedavinin uygulandığı aydaki elde edilen yumurta sayısı-kalitesi-rahim içi durumu-sperm kalitesi -ilave o dönemdeki stres faktörleri tek tek ya hepsi bir arada sizin gebe kalmanızı etkileyebilir. Hastaya özel tedavilerin uygulanması gerekiyorsa bu durumda hastanın birebir hekim hasta ilişkisinin yakalanması, tedavi için laboratuar koşulları iyi merkezlerin seçilmesi mutlaka bir fark yaratacaktır.
Sağlıklı günler dilerim
Doç.Dr.Cemil Kaya